24 Eylül 2008 Çarşamba

Mücadele devam

Ericsson'da çalıştığım günleri düşünüyorum; basın toplantıları öncesi stres, bazın gezileri heyecanı, 6 aylık-1 yıllık planlamalar, sunumlar, bitmek bilmeyen toplantılar, çıkan olumsuz haberler...vs... sonra BTHaber'de her çarşamba gazete bitene kadar ofiste gece yarısına kadar sayfa yaptığımız geceler, haber kovalamaca, manşet stresi...vs...Son iki işim de yoğundu. Hele gazetecilik yaptığım yıllar çok yoğun mesaiye kaldığım, çok sık seyahat ettiğim olurdu. Ama düşündükçe yine aynı yere varıyorum. Doğa'yı büyütmek hepsinden daha zor. Hayattaki en büyük proje çocuk sanırım. Çünkü beklentileriniz tutmuyor bir kere o kesin. Kaldı ki beklenti içinde olmak da hiç doğru birşey değil. Çalışma saatiniz diye birşey yok çünkü 7x24 sorumlusunuz bu işten. Aman bugün de aç kalsın, ya da bugün de uyumasın diyemiyorsunuz. Böyle kene gibi kemiriyor düşüncesi bile adamı. Hele benim gibi evden çalışan bir anneyseniz işiniz daha da zor. Klavyenizin harfleri sürekli kopar, "çekil ben iş yapıcam biraz" diyen biri sizi sandalyenizden iter, sürekli yanınızda "anne gel biraz doktorculuk oynayalım hıh dur seni bi muayene ediyim" diyen bir cadı. Eee bir yandan sosyal hayattan kopmamak, üretmek, kendini geliştirmek gerek - yoksa neden yaşayalım ki - bir yandan bu çocuğun bakıma, ilgiye, emeğe ve en önemlisi sevgiye ihtiyacı var. Çalışan, çalışmayan, evden çalışan her anne için çok zor; Bir insan yetiştirmek, onu hayata hazırlamak çok yürek istiyor. Hele de doğurmadan önce ciddi düşünülmesi gereken birşey bence. Çünkü özellikle ilk 3 yıl ciddi anlamda kendinizden vermeniz gerekiyor. Buna hazır değilseniz ne olur yapmayın.
Bu yazı Doğa ile biraz önce verdiğim öğlen uykusu mücadelemiz sonrasında çıktı hemen. Onu uyutmaya çalışırken bir yandan içimden geçirdim, gerçekten ben hayatta nerede bu kadar zorlanmıştım diye. Yani özellikle bu öğlen uykusu zamanlarında son günlerde sınırlarını zorlamaya başladı. Yoruyor beni çok. Hadi uyumasın bütün gün desem bu defa akşam daha bir çığrından çıkıyor iş, düz duvara tırmanırcasına bir enerji. Kontrol etmek mümkün değil. Her gün diyorum ki kendime"Bırak çocuğu rahat uyumazsa uyumasın gündüz. Ama o gözlerine ovuşturdukça "uykum yok benim" diyişi var ya beni çileden çıkartıyor.
Şu gündüz uykusu meselesinde bir uzlaşma sağlayabilirsek kendisi ile daha ilginç şeyler yazabileceğim ben de umarım...
Hayat annemlerin ve de anneannemlerin zamanlarına göre niye bu kadar zorlaştı hep bunu düşünüyorum bir de bugünlerde...
Not: Fotolar Temmuz2008-Bodrum - yazıyla bir alakası yok:) Bugün de böyle işte...

4 yorum:

ece arar dedi ki...

evet sahiden zor ama sahiden olan başka bir şey daha var, geçiyor yıllar ve her şey değişiyor.

Özgür Turan dedi ki...

teşekkürler bunu bilsem de duymak iyi geldi:))

Brajeshwari dedi ki...

sizin "uyumayacak yine ".. akşamında uykusuz enerjisi patlayacak stresiniz ona geçiyor belki de..Bırakın, içinizdeki o negatif enerjiyi bırakın, çok daha rahat uyur sanki..Enerji çalışmaları yaptığınızı okuduğum için, bunu yazma cesareti gösteriyorum anlayacağınızı umarak..

imza: ben çocuksuz çok bilmiş..

Özgür Turan dedi ki...

İnsan anne olunca bir tuaflaşıyor. Ne kadar farkında olsan da pimpiriklenmekten ya da endişelenmekten alamıyorsun kendini. Gün geçtikçe öğreniyorsun tabii...daha doğrusu öğretiyor bücürler...:)Bu anlamda nefis bir öğreti çocuk,şak diye her yönünüzü çıkarıyorlar ortaya. tavsiye ederim:)