8 Aralık 2007 Cumartesi

Düşünmek ve istemek

Spiritüel dünyaya dalınca, gözünüzün önünde ağır depresyon geçiren bir arkadaşınıza ya da en yakınınız olan ailenize yardım edememek daha bir acıtıyor insanı.. Somut anlamda değil tabiki de. Yanında olup, dertlerini dinlemek ve de omzunuzu vermekten bahsetmiyorum. Gerçekten bu depresyondan nasıl çıkabileceklerini bilmek ama bir türlü onları buna inandıramamak çok zor! Öyle bir an geliyor ki "herkes ne yaşarsa yaşayacak" diyerek öylece gözlemlemeye başlıyorsunuz olanları. Taşların yerine oturması ve de suyun akacağı yeri kendiliğinden bulması gerekiyor bazen.
Bu işlerle yani ruhani dünya ile ilgilenenlere genelde ya Polyannacı ya da vurdumduymaz, gamsız gibi yakıştırmalar yapılır. Aslında bir nevi de gerçeklik payı vardır bu yakıştırmalarda. Evet kendisi ile barışık insanların hepsi hem biraz Polyannacı hem vurdumduymaz, hem gamsız ve de bencil olurlar... ama bir o kadar da şevkatli ve sevgi dolu. Bilirler ki evreni ve evrendeki canlı cansız her türlü varlığı sevmenin yolu öncelikle kendini sevmekten geçer. Saf ve koşulsuz sevgidir onlarınki. Egolarından arınmış, korkularını ve yargılarını kabul etmiş bir sevgidir.
Hiç kolay birşey değil insanoğlunun egolarından arınması ve de nefsine hakim olabilmesi. Adı üstünde insan bu. Duygularıyla yaşayan yegane varlık. Asıl olan biraz olsun farkına varabilmek. Bu evrenin neresinde durduğumuzun ya da neresinde durmak istediğimizin farkına varabilmek.
İstemek ve düşünmek en önemli iki yaratıcı enerji. Fazlasıyla düşünerek, zihnimizi yorarak ve istemediğimiz herşeyin neden hayatımızda olduğunu sorgulayarak girdiğimiz depresyondan yine çok basitçe düşünerek çıkmak mümkün. Ama olumluyu düşünerek ve olması gerekenin hayrımıza olmasını dileyerek. Evet şu bir gerçek ki, içinde yaşadığımız hayat koşullarında olumluyu düşünmek çoğu zaman pek de mümkün değil gibi görünüyor hatta imkansız! Oysa bunu başarabildiğinizde olumsuzu düşünmek daha zor geliyor. Çünkü aslında olumluyu düşünmemek için bir neden yok. Varsa da onu da biz yaratıyoruz yine kafamızda.

1 yorum:

evrim dedi ki...

Su akacağı yeri buluyor gerçekten,önemli olan bu sırada etraftakiler kadar kendininde farkında olmak.
Yani ben hep başkalarını anlamak ve iyi hissettirmek için harcanan enerjiyi fazlasıyla cömert ama kendimize gelince cimrilik ederek kullandığımızı düşünmüşümdür.
Herşeye rağmen koşulsuz sevilmeyi hak edenler olduğunu bilmek rahatlatıyor beni :)