3 Aralık 2007 Pazartesi

Siz kaç kişisiniz?


İçinizde kaç kişiyle yaşıyorsunuz hiç düşündünüz mü?

Çoğumuza olur ya uykuya dalamayız beynimiz sürekli çalışır motor gibi. Ya da birşey düşünürken aynı anda birçok şey düşünürüz. Zihin öyle bir kapasiteye sahip ki biz uykuda iken bile bizi rahat bırakmaz ve durmadan çalışır. Onun kafamızda ya da içimizde bir yerlerde sürekli çalıştığına öyle alışırız ki, ne zaman kendimizle başbaşa kalsak ya televizyon ya da müzik sesi isteriz. Yeter ki yalnız kalmayalım. Kendimizden korkarız aslında. Korkarız sessizlikten, dinginlikten, kendimizi dinlemekten, iç sesimize kulak vermekten ve gerçeklikten...
Yalnızlığın ve sessizliğin sesini dinlemeye başladığınızda içimizdeki binbir karakter başlar kendini göstermeye. Hepsi ayrı telden çalar. Kimi mahçup, kimi üzgün, kimi deli dolu, kimi hayat dolu...Günlük hayatımızda karşılaştığımız sorunlarda da, farkında olmadan içimizdeki bu kişiliklerin rollerine bürünürüz. Her rolümüz ayrı bir dramadır aslında. Hayatımız bu dramalarla geçer.
Bir gün fakına varırız ki aslında bu dramaları yaratan biziz. Önce düşüncemizle, hayallerimizle yaratıp daha sonra davranışlarımızda hayatımıza sokuyoruz; istediklerimizi de istemediklerimizi de. Dramalarımızı oynarken kendimize dürüst olabiliyorsak eğer ne mutlu bize. Ama kendimizle bile paylaşamadığımız bazı gerçekler bir yerlerde saklı kalıyorsa işte o zaman büyük bir sorun var. Burada zihni sakinleştirmek ve mümkün olduğunca içimize dönmek gerekiyor. Zihni sakinleştirmenin en temel ve basit yollarından biri meditasyon. Hiçbir şey yapmadan öylesine ister 5 dk. ister 20 dakika durmak. Evet sadece öylesine durmak. İlk denemenizde zihin sanki her zamankinden daha fazla çalışıyor. Fakat daha sonraki denemelerinizde görüyorsunuz ki aslında bugüne kadar kendinize hiç vakit ayırmamışsınız...

Hiç yorum yok: