10 Şubat 2008 Pazar

Affedin gitsin

Şu 2-3 haftadır sadece hastalık ve aldığım ölüm haberleri var hayatımda. Garip bir şekilde her gün farklı birinden bir ölüm haberi alıyorum. Duyduklarımın hepsi de kanserden yaşamını yitirmiş. Bir yandan dedemin son derece ağırlaşmış olan kanserli haline üzülürken diğer taraftan dünden beri babamın rahatsızlanması herşeye tuz biber ekti. Ailemizin erkeklerine birşeyler oluyor. Benim yapabildiğim ise, kendimce bildiğim şifa yöntemleriyle onları rahatlatmak ve her anlamda yanlarında olmaya çalışmak.
Doğa'nın halen bana bağımlı olması bu durumu zorlaştırıyor tabii ama olması gereken olması gerektiği gibi akıyor. Akışa müdahele etmek olmuyor. Birşeyleri değiştirmek için kendinizi de yırtsanız yine de su akacağı yolu kendisi bulmayı tercih ediyor. Elinizden geleni yapıyorsunuz gerisi evrende kendiliğinden oluşuyor.
Kanser hastalığının kökeninde derin bir üzüntü, kızgınlık, kırgınlık, nefret yatıyor. Tabiki beslenme alışkanlıkları ve günümüz hayat koşullarının yarattığı stres sonucunda günümüzde grip kadar yayılmış olan bu hastalıktan korunmak istiyorsanız siz siz olun bu duyguları içinizde çok uzun süre barındırmayın. Kızdıklarınızı ve kırgın olduklarınızı ne kadar genç yaşınızda affedebilirseniz yaşlılığınızı o kadar huzur içinde geçirirsiniz.
Ölüm de doğum gibi doğal bir süreç. Bir son değil aslında. Şu da bir gerçek ki ölüme yaklaştıkça annesinin karnından yeni çıkmış bir bebek gibi herşeye muhtaç bir hal alıyor insan. Her şey tekrar başlıyor sanki, yeni baştan...

Hiç yorum yok: