9 Ocak 2009 Cuma

Bu hafta

Buz gibi havada sahilde yürüyüş yaptım sabah sabah. Yüzüme çarpan soğuk, denizin sessizliği, kuşların sesi yıkadı içimi. Sonu olmayan bir yol olsa yürüsem bütün gün istedim. Tabii bir süre sonra sırtımdaki çanta ağırlık yapınca kablosuz bağlantısı olan bir yer düşündüm sahile yakın. Şimdi sıcak tarçınlı sütlü çayımı içerken yazıyorum bir yandan... Yani mutluyum şimdi.
Dün gece uyku tutmadı yine. Klasik yine PMS durumları bu hafta herşeyi kırıp dökesim var. Tam psikopat, paranoyak katiller gibi oluyorum itiraf ediyorum. Bir sakin, bir deli... Kadın olmak ne zor şey ya. Daha önce de yazmıştım, kadınları en yaratıcı dönemi bu aslında. Ama her ay başaramıyorum bu yaratıcılığı kullanmayı üzgünüm. Hele bu hafta hiç.
Bu hafta enerjimi toparlamakta zorlanıyorum. O kadar çok kişinin benim enerjime ihtiyacı var ki. Güçlenmem gereken bir zamandayım. Anneanneme rahim ağzı kanseri teşhisi kondu, ağır testler yapıldı, bugün sonuçları çıkacak. Serdar'ın babasını hastaneye kaldırdık. Kalp hastası, ağır durumu. Nükleer tıp deneyecekler. Bir de efendim Doğa Hanım ateşlendi Pazartesi akşamı. Boğazları iltihaplanmış! Tabii yine antibiyotik krizi yaşıyoruz. Allahım bu antibiyotiği kolayca içiren var mıdır çocuğuna nolur biri bir yöntem söylesin!! Neyse bir kaşık kaldı sanırım bu akşam bitecek. Çok sinir oluyorum çocuğa zorla ilaç içirmeye. Gönül istiyor ki hiç hastalanmasın hiç ilaç içmesin, ama mümkün mü? Hele yuvaya başladığı bu ilk sene...
Uykusuz gecelerde bu hafta bolbol okudum yazdım, sabahları erken uyandım yine yazdım. Aklıma ne gelirse, içimdekileri, dışımdakileri, herşeyi yazdım. Yazdıkça kustum sanki rahatladım biraz.
Yıllar önce Rus bir yoga hocam vardı. Bize ilk derste "neden yoga yapmak istiyorsunuz ?" diye sormuştu. Herkes kendine göre birşeyler söyledi, ben de "huzur istiyorum" demiştim. Hiç unutmam aynen şöyle demişti: "Huzuru bu dünyada boşuna arama. Dışarıdaki dünyada, hele bu dünyada hiç huzur yok. Huzur senin içinde".

5 yorum:

Adsız dedi ki...

ilaç içirmenin nasıl bir kabus olduğunu bilirim. bir çaresi yok. çikolatayı rüşvet olarak deneyebilirsin. biz 6 iğneden sonra rahatladık:) doktor her seferinde şurup içiyormusun artık ada yoksa iğne yazmak zorundayım diye soruyor. biz şurup tercih ediyoruz tabii ki:))

Bilge'lik Yolcusu dedi ki...

Merhabalar,
yaşadığımız her şeyin bir nedeni var, bir şeyleri anlamak ancak olayların dilini çözmekle oluyor. Büyümek çoğunlukla sancılı geçen yıllarla mümkün diye düşünüyoruz ama size söylendiği gibi aslında her şey bizim içimizde.
Eğer henüz okumadıydanız bir kitap önerim olacak."Tanrının Doğum Günü "
yazarı Burak Özdemir...
Bir şeyler daha iyi oturacaktır.
Hastalarınıza şifalar diliyorum.
Sevgilerimle...

Özgür Turan dedi ki...

Zehra, yok biz de hiçbirşey işe yaramıyor!

Sevgili Bilgelik Yolcusu, kitabı okumadım ama biliyorum ismen, alır okurum mutlaka. Öneri için çok teşekkürler. Elbette herşeyin bir nedeni var biliyorum. Her anı bir başka deneyim, ders hayatın. hastalıkların da nedeni var. Hepsi bizde içimizde saklı. Önemli olan oraya içerisini görebilmek değil mi ama. Uğradığınız için ayrıca teşekkürler. sevgilerimle..

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Annelerin sorunları hep aynı sanırım:)
ve yazmak, rahatlamanın en özel yolu.
Sevgilerimle...

Brajeshwari dedi ki...

Merkür geriliyor, ondan tüm bunlar..Herkes grip, ağır hastaliklar çıkıyor insanlarda..Ama bunlar yeni gelen enerjiye uyum süreci Özgürcüm.Bence öyle.. Herşey iyiye çıkacak. Sabrın güçleniyor, büyüyorsun. Yaz sen yine de..Seni rahatlatan herşey doğrudur..

Sevgilerimle..